4 Ağustos 2010 Çarşamba

Yorulmuştum ve çok korkuyordum. Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette buzdolabına koştum. Sonuç başarısızdı. Kapak açılmıyordu. Sanki buzdolabı benden birşeyler saklıyordu. Durumdan şüphelenip en yakın nalbura girdim ve ''Abi naber?'' Dedim. Kadın şaşkındı. Kaçtım. Aniden çok fazla şeyle karşılaşmıştım. Bir yenisini kaldıracak gibi değildim.

Yürüdüm, yürüdüm, yürü...

  Eve varmıştım. Dikkatlice baktım ve gördüğüm evin bana ait olmadığını farkettim. Ne farkederdi ki?
Ben sadece eve gidiyordum.

Birinci zile bastım...

"Kim o?" sorusunu sorarken ellerini balkonun demirlerine koymuştu genç kız.Karamsar bir ifade ile yukarıya baktım, ''Benim'' dedim. Kız afallamıştı.
   Yukarıya çıkarken her adımımın sesini tekrar tekrar duyuyordum.Duvar kırık boya izleri, yağ lekeleri ve sümük parçalarını üzerinde taşıyordu.Pisti.Fakat bu görüntü hoşuma gitmişti.
   Kapı açıktı.Beklemeden ayakkabılarımı çıkartmak için eğildiğim...

   Kız orada yoktu.Hemen karşımda duran takvime baktım ve düşündüm ki;

"Sonu biliyor olmam gerekir miydi bir hikaye yazmak için?" Bu soruyu "Ezel" dizisindeki "Dayı"ya sormam gerektiğini farkettim.Hemen yola koyuldum.İşim zordu."Dayı"yı sorguya çekecektim.

   Uyandığımda kendimi "Dayı"nın yanında bulmuştum.Sandığımdan da kolay olmuştu. Dayııı! Dedim.Ne dese beğenirsin? Buyur Yeğen gel otur dedi. Hadi bi siktir git işine allah aşkına seninle mi uğraşacağım dedim ve kaçtım.
Ne yapmıştım?
Düpedüz dayıya küfür etmiştim.

Şansa bak! Kilise. Hem de tam karşımda.

Soğumuştu terim,tenim. "Bu günahtan arınmalıyım" deyip o sırada hemen karşımda duran kiliseye girdim.



Buradan sonrasını anlatamayacağım. İnanır mısınız şuan ellerim titriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder